Çalışmada Sağlık ve Güvenlik Politikalarında Toplumsal Cinsiyet/ Recep Kapar

Kitap Bölümü: (içinde) 2000’ler Türkiye’sinde Sosyal Politika ve Toplumsal Cinsiyet (Derleyenler: Saniye Dedeoğlu- Adem Yavuz Elveren), İmge Kitapevi, Ankara, 2015.

https://www.imge.com.tr/kitap/2000-ler-turkiye-sinde-sosyal-politika-ve-toplumsal-cinsiyet-derleme-9789755338224

Giriş

Kadın istihdamına ilişkin yapılan çalışmalarda istihdamın niceliksel boyutu, istihdam olanakları, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, ayrımcılığın önlenmesi, gelir eşitsizliğinin ortadan kaldırılması ile sosyal güvenliğin kapsamı gibi konular öne çıkmaktadır. Ancak kadınların çalışma yaşamında karşılaştıkları sağlık ve güvenlik riskleri, bu risklerin önlenmesi, gerçekleşen risklerin gelir ve sağlık üzerinde yarattığı olumsuzlukların giderilmesi gereken ilgiyi görmemektedir. Oysa kadınların işgücü piyasasına katılımlarının artması, kadın istihdamının enformel, eğreti ve güvencesiz alanlarda yoğunlaşması gibi çok sayıda neden, kadınların çalışırken karşılaştıkları sağlık ve güvenlik risklerini önemli hale getirmektedir.

Bu yazının amacı, Türkiye’de çalışanların sağlık ve güvenliklerini korumak amacıyla geliştirilen politikaların temel özelliklerini, değişimini ve etkilerini toplumsal cinsiyet bağlamında incelemektir. Öncelikle kadın çalışanları özel olarak koruyan geleneksel sosyal politikalar ve bu politikaların terk edilmesinin nedenleri kısaca açıklanacaktır. Devamında çalışan kadınların sağlık ve güvenliğini etkileyen güncel sorunlar ile gelişmeler değerlendirilecektir. Ardından Türkiye’de uygulanan sağlık ve güvenlik politikalarının kadın işçilere ilişkin yaklaşımı tarihsel süreçte ele alınacak, politikalardaki değişimin yönü ve gerekçeleri ortaya konacaktır. Daha sonra ulusal ölçekte konuyla ilgili sorun alanları ve işgücü piyasası koşulları belirlenerek, kadınların çalışırken karşılaştıkları risklerin niceliksel boyutu belirlenecektir. En son olarak Türkiye’de hali hazırda uygulanan politikaların toplumsal cinsiyetle bütünleştirme olanakları ile açmazları eleştirel bir çerçevede ele alınacaktır.”

Konu Başlıkları:

  • Kadın Çalışanlara Yönelik Sağlık ve Güvenlik Politikaları
  • Güncel Sorunlar
  • Türkiye’de Sağlık ve Güvenlik Politikalarının Gelişimi
    • Gece çalışması
    • Ağır ve tehlikeli işler
    • Yer altında veya su altında yapılan işler
    • Gebelik, doğum ve emzirme
  • Kadın İşçilerin Karşılaştığı İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları
    • İş Kazaları
    • Meslek Hastalıkları
    • Ölüm ve Sürekli İş Göremezlik
  • Türkiye’nin Açmazları
  • Sonuç

Türkiye’de çalışmada sağlık ve güvenliğe ilişkin haklar ve yükümlülükler yetersiz düzeyde olsa da, hukuki olarak tanımlanmıştır. Ancak çalışanların haklarını kullanmaları güvence altına alınmadığından, işveren ve çalışan arasındaki güç dengesizliğine müdahale eden sosyal politikaların yetersizliğinden çalışanlar haklarından yararlanamamaktadır. Aynı zamanda işverenlerin yükümlülüklerini belirleme ve denetlemeye ilişkin kamusal mekanizmalar zayıf, yargısal süreçler etkisizdir.

İşletmelerin rekabet gücü, karlılığı, ihracat performansı, büyümesi ve üretkenlik gibi ekonomik gerekçeler, insan yaşamının önüne geçmektedir. Toplumda “çalışanların ekonomik savaşta gerektiğinde feda edilebilecek neferler” olduğuna ilişkin algı ile birlikte “ekonomik uğraşının kaderinde ölüm, yaralanma, hastalık gibi olumsuz sağlık sonuçlarının bulunduğu” inancı yerleşmiştir. Çalışanların yaşam ve sağlıkları pahasına yaratılmış istihdamın niceliksel düzeyi, ekonomik ve sosyal başarı olarak topluma sunulmaktadır.

İşgücü piyasasında ve çalışma ilişkisinde var olan güç dengesizliğine yol açan yapısal unsurları dönüştürmeden, çalışmada sağlık ve güvenlik önlemlerini yaşama geçirmek olanaklı değildir. Çalışana risk değerleme sürecine katılma, şikâyette bulunma veya çalışmaktan kaçınma hakkı verilmiştir. Ancak çalışanlar bu haklarını kullandıkları zaman, işverenin hukuk dışı eylemleri karşısında nasıl korunacağı sorusu yanıtsızdır.

Toplumsal cinsiyet açısından konuya yaklaşıldığında, Türkiye’de erkeklerin çalışma koşullarının kötülüğüne dair eksik de olsa göstergeler bulunmaktadır. Bunlardan sorunun büyüklüğü ve derinliği kestirilebilmektedir. Ancak kadınlar bakımından çalışmada sağlık ve güvenlik sorunu bütünüyle ihmal edilmiş, “gizli” kalmış bir konudur. Kadınların istihdam edildiği alanlar, faaliyetler veya işlerin büyük bir kısmı, çalışmada sağlık ve güvenlik politikalarınca kapsanmamaktadır. Bu nedenle kadınların geçirdiği iş kazaları, yakalandığı meslek hastalıkları önlenememekte, ortaya çıkan sağlık sorunları giderilmemekte ve ekonomik zararlar karşılanmamaktadır. Aynı nedenlerle sağlığı bozan olgular istatistiklere yansımamakta, istatistiklere yansımayınca da kadın çalışanlar açısından bir sorun olmadığı inancı güçlenmektedir. Ancak eldeki çok sınırlı veriler dahi, sağlık ve güvenlik alanında kadınların sorunlarının azalmadığı, aksine arttığına dair dikkate alınması gereken işaretler taşımaktadır.

Türkiye, kadını zayıf olduğu gerekçesiyle özel olarak koruyan politikalardan, cinsiyetler karşısında tarafsız olmaya çalışan bir politik yaklaşıma yönelmektedir. Ancak çalışanların sağlık ve güvenlik sorunlarının toplumsal cinsiyet içeren unsurları ve sağlığın toplumsal belirleyicileri olduğu gerçeği ihmal edilmektedir. Bu nedenle ayrımcılık içermeyen, toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşımın geliştirilmesine gereksinim vardır. İşveren karşısında mesleki bağımsızlığı ve etik ilkeleri maddi güvencelerle desteklenmeyen, yeterli deneyim ve uzmanlığa sahip olmayan aktörlerden oluşan, displinlerarası yaklaşımı dışlayan, işletme önceliklerine ve piyasa işleyişine dayanan bir sağlık ve güvenlik yapısının uygun ve geçerli çözümler üretmesi güçtür. Aynı zamanda böylesi bir yapıdan toplumsal cinsiyet ile çalışmada sağlık ve güvenlik önlemlerini bütünleştirmesini beklemek de gerçekçi değildir.”