Recep Kapar-22.10.2022 (Sosyal Politika Notları II)
- Yüzyıl öncesinin oranları
- Yöntemsel belirsizlik
- Geçerli olmayan veri ve bulgulara dayanma
- Özel sigorta müfettişi bakışı
- Kamu görevlilerinin, işverenlerin ve işveren vekillerinin yükümlülüklerini göz ardı etme
- Önlenebilir kaza ve önlenemez kaza sınıflandırmasının sorunları
“Güvenlik kültürü”, “güvenlik iklimi” veya “insanın ya da çalışanın güvensiz davranışları” kavramları etrafında biçimlenen yayınlarda iş kazalarının önemli bir kısmının işçilerin güvenli olmayan değer, algı, tutum ve davranışları sonucunda meydana geldiğine vurgu yapılmaktadır. Çalışmada sağlık ve güvenlik alanında yazılan kitaplarda, makalelerde, internet bloklarında, eğitim seminer ve sunumlarda iş kazalarının yüzde 88’nin insanların güvensiz (güvenliğe aykırı/güvenli olmayan) davranışlarından kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu ifadenin ardından çalışanların özellikle de işçilerin güvensiz davranışları konu edilmektedir. Bu o kadar yaygın, bilinen ve gerçekliğinden kuşku duyulmayan bir söylem haline gelmiştir ki artık bir çok kimse bu ifadeyi, kaynak gösterme gereği dahi duymadan eserlerinde yer vermektedir.
Ancak iş kazalarının yüzde 88’nin insanların özellikle de işçilerin güvensiz (güvenliğe aykırı/güvenli olmayan) davranışlarından kaynaklandığı söylemi, bir “mit” (myt) tir. Diğer bir deyişle bu söylem, eskilere dayanan, tam olarak gerçek olmayan ve geleneksel söylencelerden beslenen bir ifadedir. Söylencenin sadece bir kısmı yaşanmış olgu ve varlıklara dayanmakla birlikte geriye kalan büyükçe bir bölümü gerçeklikten uzak olgu, varlık ve tespitlere dayanmaktadır. Bu mite ve mitin kaynağına ilişkin eleştirilerden küçük çaplı bir literatür dahi oluşmuştur (örneğin bkz.: Manuele, 2003; Anderson-Denkl, 2010; Davies vd., 2003: 44-51; Johnson, 2011; Taşyürek, 2018; Çelik, 2019: 45-51).
İş kazalarının yüzde 88’nin insanların güvensiz (güvenliğe aykırı/güvenli olmayan) davranışlarından kaynaklandığı belirten araştırma, 1931 yılında Herbert William Heinrich’in “Industrial Accident Prevention: A Scientific Approach” (Endüstriyel Kazaların Önlenmesi: Bilimsel Bir Yaklaşım) adlı kitabında yayınlanmıştır (Heinrich, 1931: 20).
***
Herbert William Heinrich, 1900’lü yılların başında ABD’de mühendis ve özel sigorta müfettiş olarak çalışmıştır. Bu görevleri sırasında ulaştığını belirttiği özel sigorta şirketince ve sanayi işyerlerinde tutulan 75 bin kaza raporunu (Heinrich, 1941, 22, Hayhurst, 1932) inceleyerek kitabında konu ettiği tartışmalı sonuçlara ulaşmıştır. Bu kaza raporlarının gerçekte olup olmadığına ilişkin kuşkular sürmekle birlikte, gerçek olsalar dahi bu raporları düzenleyenler, özel sigorta şirketi veya işyeri yönetimi olduğu için taraflı ve ekonomik çıkar çatışması etkisi altındadır. Heinrich’in bir mühendis ve özel sigorta müfettişi olması, kullandığı yöntemler, seçtiği ölçütler, ulaştığı sonuçlar ve kitabındaki söylem üzerinde etkili olmuştur (Manuele, 2003; Anderson-Denkl, 2010; Davies vd., 2003: 44-51).
Kitabıyla ve kitaptaki yaklaşımıyla Heinrich, çalışmada sağlık ve güvenlik alanında en çok tartışılan ve eleştirilen yazarlardan biridir. Çünkü kitabın söylemi, iş kazalarının en büyük nedeni olarak işçilerin özellikle de yaralanan ve ölen işçilerin kusurlu, hatalı, tehlikeli davranışlarının olduğuna inanılmasına yol açmıştır. Özellikle kamu görevlileri, işletme yönetimleri, işveren ve işveren vekilleri, insanların/işçilerin güvenli olmayan davranışları söylemi ile iş kazalarını önleme yükümlülüklerinden ve sorumluluklarından kurtulmaya çalışmaktadır. Hem uygulamada hem kamuoyu karşısında hem de bilimsel çevrelerde insan hatası, özellikle de işçilerin hatası söylemini güçlendiren bir yüzyıla yakın süredir değişmeyen yüzde 88 sabit oranı, işveren ve işveren vekillerinin iş kazası olmaması için her türlü önlemi alma yükümlüğünü örten bir işlev yerine getirmektedir.
Aslında Heinrich, tartışmalı kitabında işveren ve işveren vekillerinin diğer deyişle yönetimin ve yöneticilerin güvensiz davranışlarına ilişkin açıklamalara ve örneklere de yer verir. Bu nedenle yüzde 88 oranı, yöneticiler, işverenler ve işçiler de dahil olmak üzere insanların güvensiz davranışlarından kaynaklanan iş kazalarını içerir. Ancak kitabında işverenlerin, işveren vekillerinin güvensiz davranışlarına yeterli vurguyu yapmamış ve kapsamlı ele almamıştır. Daha sonra Heinrich’in ardılları sayılabilecek güvensiz davranışı konu edinen çalışmaların bir çoğu, işçilere özellikle de yaralanan ve ölen işçilerin davranışlarına odaklanmakta, iş kazalarının sorumluluklarını açık veya örtük olarak işçilere yüklemektedir. Diğer yandan bu çalışmalar, işverenler ile işveren vekillerinin yükümlülüklerini, sorumluluklarını ve güvensiz davranışlarını ya hiç konu edinmemekte ya da gereken önemi vermemektedir. Bu yaklaşım uygulamada iş kazalarının önlenmesi yükümlülüğünü ile yaşanan iş kazalarının sorumluluğunu, hükümetlerden, işveren ve işveren vekillerinden işçilere kaydırmaktadır (Manuele, 2003; Anderson-Denkl, 2010; Davies vd., 2003: 44-51; Johnson, 2011; Taşyürek, 2018; Çelik, 2019: 45-51).
Ancak günümüzde modern çalışmada sağlık güvenlik yaklaşımı, iş kazalarının önlenmesi için işverene her türlü önlemi alma yükümlülüğü yüklerken işvereninin bu konudaki sorumluluğunu kusurunun da ötesine genişletmektedir. Bu çerçevede “mit” haline gelmiş “yüzde 88” oranı, işveren ve vekillerinin güvensiz davranışlarının yok sayılmasına, işverenlerin güvenli işyeri yaratma ve işe uygun çalışanları istihdam etme, güvenli makine, araç-gereç, ekipman kullanma gibi çok sayıda yükümlülüğünü göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Hatta bu doğrultuda yapılan bir çok çalışmada işçilerin güvenliğe uygun olmayan davranışlarını denetleme, uyarma ve önleme yükümlülüğünün de işverene ait olduğu gerçeği ihmal edilmektedir.
İnsan/çalışan hatası vurgusu, kamu görevlilerinin, işverenlerin ve işveren vekillerinin işyerlerindeki tehlike ve risklere, bunları önlemeye odaklanması yerine çalışanlara odaklanılmasına neden olmaktadır (Anderson-Denkl, 2010).
***
İş kazalarının yüzde 98’nin önlenebilir, yüzde 2’sinin ise önlenemez olduğu ifadesi, Heinrich’in eserinden kaynaklanan bir diğer “mit”tir (Heinrich, 1931: 20). İş kazalarının yüzde 2’si önlenemez söylemi, iş kazalarını önleme yükümlülüğü olan işveren, işveren vekili ile kamu görevlilerinin yaşanılan iş kazalarının sorumluluğundan kurtulmaları için meşrulaştırıcı gerekçe oluşturmaktadır. Çalışanların korunması amaç ve ilkelerine aykırı biçimde iş kazalarının bir kısmının önlenemez olarak ele alınması ve bu söylemin yaygınlaştırılması, işverenin önleme yükümlülüğünü zayıflatmakta ve ortadan kalktığı iddialarını getirmektedir.
Ayrıca günümüzde çalışmada sağlık ve güvenlik araştırma ve uygulamalarının dayandığı temel önerme tüm kazaların önlenmesi amacına dönüktür. Önlenebilir-önlenemez kaza ayrımı bulunmamaktadır. İş kazalarının hiçbir biçimde olmaması için çok disiplinli ve disiplinlerarası çalışma ve uygulamalarla her türlü riski öngörmek, her türlü önlemi almak ve bilimsel teknolojik alandaki tüm yenilikleri takip ederek sağlık ve güvenlik önlemlerini sürekli olarak güncellemek ve geliştirmek temel amaçtır.
***
Heinrich’in ölüm ve ağır yaralanmaya yol açmayan küçük kazalar ile ramak kala olaylara dikkat çekmesi, küçük kaza ve ramak kala olayların önlenmesine önem vererek ölümlü ve ağır yaralanmalı iş kazalarının önüne geçilebileceği gibi bazı katkılarda bulunmuştur. Aynı zamanda istatistik, kayıt tutma, raporlama, raporların analizi gibi araç ve yöntemlerin çalışmada sağlık ve güvenlik açısından taşıdığı önemi göstermiştir (olumlu katkıları hakkında görüşeler için bkz.: Johnson, 2011; Anderson-Denkl, 2010).
Ancak bir işyerinde, büyük bir yaralanmaya neden olan her bir kaza için, küçük yaralanmalara neden olan 29 kaza ve yaralanmaya neden olmayan 300 kaza olduğu gibi sabit oransal kurallardan söz etmesinin herhangi bir geçerli yanı yoktur. İnsanın aktif olarak bulunduğu, çok sayıda unsurun karşılıklı etkileşim halinde karmaşık ilişkiler içinde olduğu ve sürekli olarak değişen üretim sürecinde ve işyerlerinde bu tür sabit oranların (kanunların) varlığından söz etmek olanaklı değildir (Manuele, 2003; Anderson-Denkl, 2010; Davies vd., 2003).
Burada Heinrich’in diğer konulardaki tespitlerine yönelik eleştirilere değinmeksizin temel birkaç eleştiri özetlenecektir (Ayrıntı için bkz.: Manuele, 2003; Anderson-Denkl, 2010; Davies vd., 2003):
- İş kazalarının yüzde 88’nin işçilerin güvensiz (güvenliğe aykırı/güvenli olmayan) davranışlarından kaynakladığını söyleyen araştırmanın yayın tarihi 1931 tarihlidir. Araştırma konusunu oluşturan iş kazaları 1920’li yıllarda yaşanmıştır. İş kazalarının yüzde 98’inin önlenebilir yüzde 2’sinin önlenemez olduğu da aynı eserde belirtilmiştir.
- Araştırma konusu olguların yaşanması üzerinden bir yüzyıl geçmiştir. Geçen yüzyıl içinde çalışmanın örgütlenişi, çalışma koşulları, çalışmada sağlık ve güvenlik riskleri köklü bir biçimde değişime uğramıştır. Bu nedenle 1920’lerde yapılmış 1931 basılmış bir araştırmanın bulgularını ve sonuçlarını ele alırken dikkatli olmak ve halen geçerli olup olmadığını sorgulamak gerekmektedir.
- Araştırmanın yöntemi, dayandığı olgu raporları, güvenliğe aykırı davranış ölçütleri gibi bir çok esaslı noktada belirsizlik olması nedeniyle araştırmanın geçerliliği ve güvenirliliği hakkında kuşkular vardır. Kimi bilim insanları, bu araştırmanın bulgularını reddetmiştir. Araştırmanın kaynağı olan dosya ve raporlara ulaşılamadığı gibi verilerin niteliği, bilimsel yöntemin ayrıntıları, geçerliliği ve güvenirliliği hakkında açıklama yoktur.
- Araştırmanın bulguları, özellikle de güncel yayınlarda sürekli olarak tekrar edilen oranlar (yüzde 88 ve yüzde 98 gibi), sonradan yapılan diğer araştırmalar ile doğrulanamamıştır.
***
Özetle;
Uluslararası literatür, kitapta belirtilen “yüzde 88” ve “yüzde 98” oranlarının araştırmanın yapıldığı dönemdeki gerçekliğinden kuşku duymakta, geniş bir kesim gerçekliğini reddetmektedir. Bu oranlar hesaplanırken kullanılan veri kaynaklarının, ölçütlerin ve yöntemlerin bilimselliği kesin ve açık değildir.
Her şeye rağmen bu veriler gerçeği yansıttığı varsayılsa dahi, yüzyıl öncesinin ABD’deki endüstriyel koşulları yansıtmaktadır. Bu oranların günümüzde ve tüm ülkelerde halen geçerli evrensel sabit bir gerçek olduğunu savunmak olanaksızdır.
***
Sonuç olarak,
İkincil kaynaklardan elde edilen veriler kullanılırken, verilerin ilk kaynağına erişmek, ilk kaynağın güvenilirliğini ve gerçekliğini araştırmak önemlidir. Yaygın olarak kullanılan bir veri, gerçekte hiçbir açıklayıcılığa sahip olmadığı gibi kötü amaçlarla da kullanılabilir.
Heinrich’in eseri ve görüşleri, yüzyıla yaklaşan zaman içinde modern çalışmada sağlık ve güvenlik araştırmaları tarafından aşılmıştır. Ayrıca bu eser ve yaklaşımı, çalışmada sağlık ve güvenlik araştırma ve uygulamalarının gelişimine doğrudan ve dolaylı yollardan olumsuz etkide bulunmuş ve bulunmaktadır.
Yararlanılan Kaynaklar
Anderson, M.-Denkl, M. (2010), “The Heinrich Accident Triangle—Too Simplistic A Model for HSE Management in the 21st Century?”, Paper presented at the SPE International Conference on Health, Safety and Environment in Oil and Gas Exploration and Production, Rio de Janeiro, Brazil.
Çelik, N. (2019), İş Kazalarının Araştırılmasında Epistemolojik Boyut Üzerine Bir Çalışma: Zonguldak Kömür Madenleri Örneği, Akdeniz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi (Danışman: Taner Akpınar), Antalya.
Davies, J.-Ross, A –Wallace, B.-Wright, L. (2003), Safety Management A qualitative systems approach, Taylor and Francis, New York.
Hayhurst, E. R. (1932), “Review of Industrial Accident Prevention: a Scientific Approach”, Am J Public Health Nations Health, Vol. 22, no. 1, p. 119–20.
Heinrich, H. W. (1931), Industrial Accident Prevention: A Scientific Approach, McGraw-Hill, New York.
Johnson, A. (2011). “Examining the foundation“, Safety+Health Magazine. (October). [https://www.safetyandhealthmagazine.com/articles/6368-examining-the-foundation]
Manuele, F. A. (2003), “Heinrich Revisited: Truisms or Myths”, On the Practice of Safety, 3. Edition, John Wiley & Sons.
Taşyürek, Mustafa (2018), “İş Kazalarının Çoğunluğu Kaza Geçiren İnsanların Hatasından mı Olur?”, Çalışma Ortamı, S. 156 (Nisan-Mayıs-Haziran).