Sosyal adaletçi bir vergi reformu yapılmadan asgari ücretten vergi alınmaması ve sosyal güvenlik hakkı

Recep Kapar -24.12.2021  (Sosyal Politika Notları-vrs.1.1)

Aşağıda 18.12.2021  (Sosyal Politika Notları-vrs.1.0)’ da ele alınan sadece asgari ücreti gelir vergisinden muaf tutan ve asgari ücretin üzerindeki tüm ücretlerin tamamını gelir vergisine dahil eden Kanun teklifi ilgili komisyonlarda ve TBMM Genel Kurulunda yasalaşma sürecinde değiştirilmiştir.

Kanunlaşan metinde asgari ücret üzerindeki ücretlerin asgari ücret kadar kısmı gelir vergisinden muaf tutulmuştur.  Bu düzenleme sosyal politka açısından önemli bir gelişmedir. Böylelikle ücretin, asgari ücreti aşan kısmından gelir vergisi alınacaktır.

Ancak asgari ücreti aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları belirlenirken  istisna kapsamındaki asgari ücret tutarının dahil edilmesi emredilmiştir.  Bu durum asgari ücret üzerinde ücret alanların vergi dilim ve oranlarındaki yıl içinde yükselmesine ve vergi yükünde sosyal adaletsiz artışlara yol açmasının devam etmesi anlamına gelmektedir. Zaten enflasyonist bir ortamda enflasyon dolayasıyla ücretler reel olarak gerilerken aynı zamanda yıl içinde zaman geçtikçe artan vergi dilimleri ve oranları nedeniyle ücret gelirlerini nominal olarak da azaltan bu olumsuz uygulamadan vazgeçilmemesi uygun olmamamıştır.

Öte yandan bu kanun ile yapılan bu  değişiklikler ile  ücretli çalışanlara bir tür vergi iadesi işlevi üstlenen ve ücretliler üzerindeki vergi yükünü azaltan “asgari geçim indirimi” nin uygulanması olanaklı olmamaktadır. Asgari geçim indirimin uygulanmaması ücretli çalışanlar üzerindeki vergi yükünü olumsuz etkileyecek niteliktedir.


Recep Kapar -18.12.2021  (Sosyal Politika Notları-vrs.1.0)

Sosyal politikacılar ve sendikalar, öteden beri asgari ücret üzerinden vergi ve sosyal sigorta primi kesilmesi uygulamasından vazgeçilmesini talep etmişlerdir. Sonunda yaşanan ağır ekonomik kriz ve enflasyon ortamında asgari ücretten vergi alınmasından alelacele bir biçimde vazgeçilmek zorunda kalınmıştır. Bu doğrultuda TBMM’ye bir kanun teklifi sunulmuştur*. Ancak bu adım yeterli değildir. Yeni adımların atılması gerekmektedir.

Türkiye’de ücretliler ile tüketicilere çok ağır vergi yükü yükleyen vergi sistemini adil ve gelir dağılımını düzeltici kapsamlı bir iyileştirmeye tabi tutmadan yapılan bu düzenleme hem sosyal sigorta sisteminde hem de işgücü piyasasında çok sayıda ağır sorunun ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Özellikle bu plansız ve dar kapsamlı vergi istisnası, işgücü piyasasında zaten asgari ücrete gittikçe yakınlaşan ortalama ücret düzeyini daha da düşürerek asgari ücrete daha fazla yakınlaştıracaktır.

Aynı zamanda asgari ücretin üzerinde gelir elde eden çok geniş bir çalışan grubunun ücretinin, asgari ücret üzerinden resmi kurumlara bildirilerek asgari ücreti aşan kısmının resmi olmayan yollardan ödenmesi uygulanmasını daha fazla yaygınlaştıracak, dolayısıyla işgücü piyasasında enformelleşmeyi arttıracaktır.

Asgari ücretin üzerinde ücret alanların enformel ve yasa dışı yöntemlerle ücretlerinin asgari ücret üzerinden gösterilmesinin olumsuz etkileri sadece kısa vadede ortaya çıkmayacak uzun dönemde de çalışanların ve ailelerinin refahını tehdit edecektir.

Örneğin yaşlılık aylığının bağlanması sırasında bağlanacak aylığın miktarının hesaplanmasında ilk sigortalı olunan tarihten itibaren çalışanın sosyal sigorta primine esas kazancının düzeyi temel belirleyicidir. Diğer bir deyişle resmi olarak bildirilen yüksek ücret (prime esas kazanç) yüksek, düşük bildirilen ücret ise düşük yaşlılık aylığı anlamına gelmektedir. Vergi yükünden kaçınmak için asgari ücretten yüksek ücret alanların ücretlerinin asgari ücret üzerinden bildirilemesi sosyal sigorta primine esas kazancında düşük olmasına yol açacaktır.

Asgari ücretten daha fazla ücret alan ancak vergi muafiyetinden yararlanmak için asgari ücret düzeyi üzerinden sosyal sigorta primi ödenen geniş bir çalışan grubu, geçici ve sürekli işgöremezlik, yaşlılık, ölüm veya malullük gibi risklerle karşılaştıklarında kendilerine ve ailelerine sağlanan korumanın düzeyi gerçek çalışma gelirlerine göre çok düşük olacaktır.

Diğer bir deyişle işverenlerin vergi ve sosyal sigorta priminden kaçınma yöntemleri çalışanlara düşük sosyal güvenlik koruması olarak doğrudan yansıyacak ve refahlarını gerilecektir.

Bu nedenle asgari ücretten vergi alınmasından vazgeçilmesi olumlu bir adım olmakla birlikte işgücü piyasası işleyişini, sosyal güvenlik sistemini ve vergi adaletsizliğini göz önünde bulundurulmaması, tüm ücretlileri gözeten kapsamlı bir vergi düzenlemesi yapılmaması büyük bir yanlışlıktır.