Türkiye’de Çalışma Karşılığında Yapılan Sosyal Yardım Uygulamaları ve Etkileri/Recep Kapar

(içinde)Türkiye’de Sağlık ve Sosyal Güvenlik: İnsana Karşı Piyasa, (Der.) Gülbiye Yenimahalleli Yaşar, Asuman Göksel, Ömür Birler, NotaBene Yayınları, İstanbul, 2017.
https://notabene.com.tr/urun/insana-karsi-piyasa-turkiye-de-saglik-ve-sosyal-guvenlik/

GİRİŞ

“Dünya genelinde sosyal yardımları, istihdam programları ile ilişkilendirmeye dönük eğilimler son yıllarda güçlenmiştir. Bu çerçevede çalışma gücü bulunan fakat çalış(a)mayan veya yoksul olanların sosyal yardımlardan yararlanabilmesi için çalışma/istihdam programlarına katılma zorunluluğu getiren uygulamalarda bir artış görülmektedir. Sosyal yardımlar alanında beliren “refah karşılığında çalışma” veya “çalışma karşılığında refah” olarak adlandırılan bu eğilim, kimi durumlarda “çalıştırmacı” (workfare) uygulamalar biçiminde de nitelenebilmektedir.

Tarihsel olarak sosyal yardım programlarının yetersiz olduğu Türkiye’de, yakın geçmişte sosyal yardım alanında bir dizi yenilik uygulanmış ve sosyal yardımların türleri arttırılmış, kapsamları genişletilmiştir. Ancak yaşama geçirilen bu yenilik ve genişlemenin, sosyal güvenlik hakkının gerçekleştirilmesi yönünde bir ilerleme anlamına gelmediği de açıktır. Bir başka deyişle sosyal yardım alanında yaşanan süreç çok sayıda önemli olumsuz etkiyi ve sonucu doğurmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de son yıllarda çalışma karşılığında yapılan sosyal yardımlarda artış ve kurumsallaşma görülmektedir. Bunlar arasında ilk akla gelenler “toplum yararına (çalışma) programları” ile “işbaşı eğitim programları” dır. Ancak Türkiye’de uygulanan çalışma karşılığında yardım programları sadece bu iki programla sınırlı değildir. Bu bildiride inceleme konusu yapılmayacak olan ve 450 bin aşkın kişiye düzenli gelir desteği sunan “evde bakım hizmeti programı”, çalışma karşılığında sosyal yardım sağlayan bir başka programdır.

Bu bildiride yalnızca İŞKUR tarafından yürütülen toplum yararına (çalışma) programı ve işbaşı eğitim programı uygulamaları incelenecek ve değerlendirilecektir. Bildiri, her geçen gün önem kazanan bu iki programın özelliklerini eleştirel bir yaklaşımla belirlemeyi ve bu programların, işgücü piyasası ile katılımcılar üzerindeki etkilerini açıklamayı amaçlamaktadır.”

  • Toplum Yararına (Çalışma) Programları -TY(Ç)P
    • Unsurları
    • Hedef Grup ve Katılımcıların Belirlenmesi
    • Çalışma Koşulları
    • TY(Ç)P’nin Etkileri
  • İşbaşı Eğitim Programı -İEP
    • Hedef Grup ve Katılımcıların Belirlenmesi
    • Çalışma Koşulları
    • İEP’in Etkileri
  • Programların Finansmanı
    Sonuç
    Kamu kesiminde TY(Ç)P, özel kesimde ise EİP adı verilen uygulamalar, sosyal yardım karşılığında çalışma yöntemini, istihdam politikasının temel araçlarından biri haline getirilmiştir. Bunun sonucunda işgücü piyasasında, kötü, yapay, geçici, güvencesiz ve eğreti işlerden oluşan, düşük sosyal koruma düzeyinde, kalıcı olarak yerleşmiş ve devlet tarafından 20 desteklenen büyük bir katman yaratma tehlikesi ortaya çıkmıştır. Gerçekte işyerlerinde fiili olarak çalışan ama hukuk sistemi ve kamu kuruluşları tarafından çalışan olarak kabul edilmeyen bir çalışan grubu yaratılmaktadır. Kısacası ülkemizde zaten kötü olan işgücü piyasası yapısı ve çalışma koşulları, bu programlar aracılığıyla daha da tahrip edilmektedir. Bu süreçte TY(Ç)P ve EİP gibi programların kalıcılaşması ve yaygınlaşmasının birçok olumsuz ekonomik ve sosyal sonucunun olabileceği göz ardı edilmektedir. Politik otorite, karar vericiler ve uygulayıcılar tarafından bu programlara abartılı övgüler yapılmakta, programlar sayesinde istihdam ve yoksulluk sorunlarının çözülmekte olduğuna dair umutlar yaratılmaktadır. Farklı ülkelerde ki bu tür uygulamaların sonuç ve etkilerinin değerlendirmesine dönük yaygın bir literatür oluşmuş durumdadır. Buna göre bu tür programların olumlu etkilerine vurgu yapan savunucuları dahi programlarının kapsamına giren hedef grubun dikkatli ve özel olarak belirlenmesi, programlar tasarlanır ve uygulanırken olumsuz etkilerinin göz önünde bulundurulmasına yönelik çok sayıda önerinin yaşama geçmesini, programların zaten güç olan başarısı için ön koşul olduğunu belirtmektedir. Buna rağmen Türkiye’de İŞKUR tarafından uygulanan bu programlarda belirlenmiş bir hedef grup olmadığı gibi diğer ülke deneyimlerinden esinlenen ön koşullara özen gösterme veya uyma yönünde bir eğilim de yoktur. İktidar, üzerindeki istihdam baskısını hafifletmek için bu programları esneklik ve kuralsızlık içeren bir “tampon” olarak kullanmaktadır. Aynı zamanda programların içerdiği güvencesizlik dolayısıyla katılımcılar üzerinde politik kontrol kurduğuna yönelik ciddi eleştiri ve kuşkular bulunmaktadır. Bunun dışında hem katılımcıların belirlenmesi hem de katılımcıların işyerlerinde çalışma sırasında çeşitli aktörlerden kaynaklanan kötü niyetli, yozlaşmış, hukuka aykırı, ayrımcılık veya kayırmacılık içeren keyfi koşul ve davranışlara uğradıkları bilinmektedir.”