Türkiye’de Sosyal Yardım Sisteminde Çalışma Yoklaması/Recep Kapar

(içinde) Sosyal Yardım Alanlar, Emek, Geçim, Siyaset ve Toplumsal Cinsiyet Örüntüleri (Derleyen Denizcan Kutlu), İletişim Yayınları, İstanbul, 2018

https://iletisim.com.tr/kitap/sosyal-yardim-alanlar/9558

Giriş
Türkiye’de yeni gelişmekte olan sosyal yardım sistemi, farklı nitelikteki özel grupları ayrı
ayrı kapsayan çok sayıda programdan oluşan, bütünsellikten uzak ve parçalı bir nitelik
taşımaktadır. Programların özel grupları kapsama amacı, ayrıntılı yoklamaları zorunlu
kılmaktadır. Yoklama süreci, sadece muhtaçlığı belirlemek amacıyla yapılan gelir ve servet
yoklamaları olarak anlaşılmamalıdır. Servet ve gelir yoklaması dışında, medeni durum,
çocuğun okula devam etmesi, düzenli sağlık bakımına gidilmesi, erkek çocuğun askere gidip
gitmediği gibi çok farklı alanlarda yoklamalar da yapılmaktadır. Son yıllarda “sosyal yardım
sisteminin istihdam ile bağlantısının geliştirilmesi” olarak adlandırılan bir yaklaşımla, çalışma
yoklaması (work test) kurumsallaştırılmaktadır.

Bu kitap bölümünde sosyal yardım sistemi içinde yer alan diğer yoklama biçimlerine
değinilmeyecek, sadece sosyal yardım yararlanıcısının işgücü piyasası statüsünü belirleyen ve
bu statüyü değiştirmeye yönelmiş yoklama süreci üzerinde durulacaktır. Ayrıca, Türkiye’de
sosyal yardım-istihdam ilişkisinin hem kurumsal temelde hem de yardımlardan yararlananlar
bakımından gerçekleşme biçimleri değerlendirilecektir. Bu çerçevede, çalışma yoklamasının
ekonomik ve sosyal sonuçları yanında, işgücü piyasası ve yoksullar üzerindeki etkileri genel
hatları ile tartışılacaktır.

  • Çalışma Yoklaması (Work Test)
  • Türkiye’de Çalışma Yoklaması
  • Mesleki Eğitim Programları
  • Mesleki Eğitim Programları
  • İstihdam Yardımları
  • Sosyal Sigorta Primi İşveren Payı Teşviki
  • Çalıştırmacı Programlar

Sonuç ve Değerlendirme
Devlet, işgücü piyasasının işverenlerin bulunduğu istem yanına, çalışanları ve toplumu koruyucu nitelikte müdahaleler yapmaktan kaçınmaktadır. Buna karşılık devlet, sunum tarafında yer alan dışlanmışlara, işsizlere ve sosyal ekonomik bakımdan güçsüz olan çalışanlara daha çok davranışsal gerekler ve zorunluluk içeren koşullar dayatan müdahalelerde bulunmaktadır. Yoklamalara, yaptırımlara ve izlemeye dayanan bu müdahale yapısının temel gerekçesi “aktif hale getirme” olarak belirtilirken, araçları ise “sosyal yardım-istihdam bağlantısının güçlendirilmesi” başlığı altında toplanmaktadır.

Sosyal yardım sisteminde çalışma yoklaması gerekleri katılaştıkça, gelir desteğine gereksinim duyanların işveren karşısında pazarlık gücü ortadan kalmaktadır. Aynı zamanda bu tür uygulamalar, sosyal yardımlardan yararlanma hakkını zayıflatmaktadır. Sosyal yardım, artık bir insan hakkı olarak değil, çalışma yoklamasının konusunu oluşturan bir dizi yükümlülüğün yerine getirilmesine bağlı olarak sağlanan bir destek olarak ele alınmaktadır.

Çalışma yoklaması ile yaşama geçirilen aktif hale getirme yaklaşımı, işgücü piyasasında kamu olanakları ile oluşturulmuş ve finanse edilen yapay ama kalıcı bir katmanın oluşmasına yol açmıştır. İşgücü piyasasının bu en güvencesiz katmanında bulunan sosyal olarak dışlanmışlar, yoksullar, işsizler bir kısır döngü içinde kalmaktadır. Bu kimseler, sosyal yardım karşılığında çalışma ve mesleki eğitim alma statüsünden çıktıklarında, gerçek işgücü piyasasında uygun işlerde istihdam olanağı bulamamakta, sosyal yardımlara erişebilmek için tekrar AİPP’lere katılmaktadır.

Korunmaya gereksinim duyanların sosyal yardımlar aracılığıyla aktif hale getirilmeleri, çalışmalarının ve üretici olmalarının sağlanması amaçları ilk bakışta olumlu anlamlar içermektedir. Ancak sosyal yardımların istihdamla bağlantısının güçlendirilmesi amacının dayandığı kuramsal ve pratik gerekçeler, işgücü piyasasındaki gerçek koşulları göz ardı etmektedir. Yeterli sayıda işin yaratılmadığı, işsizliğin yüksek ve uzun süreli olduğu, düşük ücretli çalışma ile birlikte çalışan yoksulluğunun yaygın olduğu bir işgücü piyasasında, aktif hale getirme, yoksulluğun çözüm yöntemi değildir. Böylesi koşullar altında sosyal yardıma gereksinim duyanları, işgücü piyasasına katılma ve olabildiğince kısa süre içinde bir işte çalışma yönünde zorlamak, aktif olma yükümlülüğüne uyulmadığında yardımın bağlanmaması veya kesilmesi gibi yaptırımlar uygulamak işgücü piyasasının sorunlarını daha da ağırlaştıracaktır. İşgücü piyasasında çalışanlar arasında rekabeti arttıran, buna karşılık işverenlere teşvik sağlayan aktifleştirme stratejileri, çalışma koşullarını kötüleştirmektedir. Aktifleşme stratejisi, ekonominin uygun nitelikte ve yeterli sayıda yeni istihdam yaratamadığı dönemlerde yoksulların ve işsizlerin güvence düzeyini geriletmekte, bu kesimlere üstesinden gelemeyecekleri sorumluluklar yüklemekte ve sosyal hakların gerçekleşmesini güçleştirmektedir.

Çalışma yoklaması yoksulluğun çok boyutlu ve karmaşık yapısını yok saymaktadır. Gerçekten de çalışabilir durumda olmanın ölçütleri belirgin değildir. Kimlerin çalışabilir durumda olduğunun belirlenmesi İş ve Meslek Danışmanları ile SYDV çalışanlarının idari kararlarına bırakılmıştır. Uygulamada hukuki olarak engelli kabul edilmeyen ve çalışma çağında yer alan yoksullar çalışabilir olarak nitelenmektedir. Ancak bu genel geçer değerlendirme her zaman gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü çalışma çağı nüfusu içinde olan birçok yoksul, engelli olarak kabul edilmediği halde, çalışmasına engel olacak nitelikte fiziksel, ruhsal veya sosyal sağlık sorunları yaşayabilmektedir. Ayrıca yoksulun, sosyalleşme sürecinde karşılaştığı yetersiz ve uygun olmayan eğitim, konut, ulaşım olanağı gibi sorunlar ile sosyal dışlanma, kültürel ve sosyal ilişkiler gibi birçok unsur çalışabilir durumda olma üzerinde olumsuz etkide bulunmaktadır. Çalışma yoklamasının dayandığı çalışabilirlik yaklaşımı, yoksulluğun ve işsizliğin insanın çalışma gücü üzerindeki çok yönlü yıkıcı etkilerini görmezden gelmektedir. Yapısallaşmış sorunlar içinde yaşayan güvencesiz yoksullar ile işsizlerin, İŞKUR tarafından yürütülen kısa süreli, gelip geçici, eğreti nitelikte kurs ve programlar aracılığıyla mesleki vasıflarını ve istihdam edilebilirliklerini geliştirme amacı gerçekçi değildir.

Yoksulların çalışmak yerine tembelliği ve sosyal yardım bağımlılığını seçebilecekleri, bağımlılığın önüne geçmek için de çalışma yoklamasının gerekli olduğuna ilişkin gerekçeler, birçok bakımdan geçersizdir. Her şeyden önce Türkiye’de sosyal yardımların önemli bir kısmı düzensizdir ve sağlanan korumanın düzeyi oldukça düşüktür. İşsizlere yönelik özel bir işsizlik yardımı sistemi bulunmamakta, yalnızca çok az sayıda işsizin yararlanabildiği düşük düzeyde koruma sağlayan bir işsizlik sigortası varlığını korumaktadır. İşsizlik yardımı gereksinimi ise, diğer sosyal yardımlar ve AİPP’ler bütünleştirilerek giderilmeye çalışılmaktadır. Sosyal yardımlara ayrılan kaynaklar, yararlanıcıların sayısı ve programların çeşitliliği artmasına rağmen, toplumda sosyal koruma açığı belirgin bir biçimde varlığını sürdürmektedir.

Ayrıca yoksulların çalışmadıkları için yoksul oldukları, çalışmaya başlarlarsa yoksulluktan kurtulacakları ve sosyal yardıma gereksinim duymayacakları varsayımı, işgücü piyasası gerçekleri tarafından yanlışlanmaktadır. Türkiye’de çalıştığı halde yoksul olanlar önemli bir sorun olarak belirmektedir. Yoksulların önemli bir kısmı, ekonomik olarak aktif olmadıkları ve istihdam edilmedikleri için değil, yaratılan istihdamın yeterli ve uygun olmaması, işgücü piyasasındaki kötü ve güvencesiz işler, düşük gelir ile birleşen eğreti çalışma koşulları nedeniyle yoksuldur.